29 Mart 2013 Cuma

Uluslararası İlişkiler


Uluslararası İlişkiler

Uluslararası İlişkiler Biliminin Ortaya Çıkışı ve Konusu

Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı

“Uluslararası İlişkiler” bilim dalı “Siyaset Bilimi”nin bir yan dalı olarak ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede, Siyaset Bilimi’nin incelediği, iç siyasi aktörler arasındaki ilişkileri, devlet ve iktidar kavramları, siyasal karar süreci ve bu süreçte etkili olan mekanizmalar gibi konuların daha geniş ölçekte, uluslararası ilişkilerin konusu olduğunu söyleyebiliriz. Küreselleşmeyle birlikte uluslararası alandaki gelişmelerin iç siyasetin şekillenmesi üzerindeki giderek artan etkisi düşünüldüğünde “uluslararası siyaset bilimi” olarak da isimlendirilebilecek olan “Uluslararası İlişkiler” bilim dalının artık “Siyaset Bilimi”ni de kapsayacak şekilde genişlediği söylenebilir.

Uluslararası İlişkiler Bilim Dalının Ortaya Çıkışı

Uluslararası İlişkiler’in akademik bir disiplin olarak şekillenmesi Birinci Dünya Savaşı sonrasında, önce İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde, sonrasında ise Amerika Birleşik Devletleri’nin değişik şehirlerindeki üniversitelerde, kendilerine Uluslararası İlişkilerin değişik alanlarını araştırma konusu olarak seçen kürsülerin kurulmasıyla olmuştur.

Yaklaşık yedi milyonu siviller olmak üzere 17 milyon kadar insanın hayatını kaybettiği ve 20 milyondan fazlasının da yaralandığı Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı boyutlarını gören politikacılar, benzeri bir felaketin yaşanmamasının yollarını araştırmaya başladılar. Bu yönde yapılan araştırmaların en temel konusunu, savaşın nedenleri ve önlenmesi konusunda neler yapılması gerektiği oluşturuyordu. Bu konunun akademik düzeyde araştırılması isteği üniversitelerde uluslararası ilişkileri inceleyen kürsülerin oluşturulması sonucunu doğurmuştur ki, bu da Uluslararası İlişkiler bilim dalının akademik bir disiplin olarak ortaya çıkması sonucunu doğurmuştur.

İlk Uluslararası İlişkiler kürsüsü 1919 yılında İngiltere’nin[1] Galler (Wales) bölgesindeki Aberystwyth Üniversitesi’nde “Uluslararası İlişkiler Kürsüsü-Chair of International Politics” ismiyle kurulmuştur. Bunu aşağıdaki kürsüler izlemiştir:
-         Royal Institute of International Affairs (Londra - 1920)
-         Council on Foreign Relations (New York - 1922)
-         Institut für Auswaertige Politik (Hamburg - 1923)

İlk zamanlarda, dünya politikasında daha etkin olan Avrupa ülkelerinde daha yaygın olan Uluslararası İlişkiler akademik çalışmaları, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında büyük bir dünya gücüne dönüşen Amerika Birleşik Devletleri’nin daha fazla öne çıktığı bir alan olmuştur. Uluslararası İlişkilerin değişik alanlarına ilişkin araştırmalar yapmayı amaç edinen merkezlerin gerek üniversitelerin çatısı altında ve gerekse üniversite dışındaki think-tank kuruluşlarında yaygınlaşmasıyla bu konuda dünyada en etkin ülke haline gelen ABD’nin bu etkinliği halen devam etmektedir. Atlantik’in diğer yakasındaki bu ülkenin halen dünyanın en güçlü ülkesi olmaya devam etmesinde de, uluslararası ilişkiler konularında kapsamlı inceleme ve analizler yapan bu araştırma merkezlerinin büyük payı olduğunun da altını çizmek gerekir.

Türkiye’de Uluslararası İlişkiler

Türkiye’de Uluslararası İlişkilerin konularının bazıları daha erken dönemlerde başka bilim dalları çatısı altında okutulmaya başlasa da, Uluslararası İlişkiler bilim dalına karşılık gelecek bir kürsünün oluşturulması ancak 1960’ların ortasında, Siyasal Bilgiler Fakültesi çatısı altında olmuştur. O zamana kadar Türkiye’de Uluslararası İlişkiler eğitimi alan öğrenci yetiştirilememiştir.
Geç başlayan Uluslararası İlişkiler öğretiminin günümüze kadarki en temel sorunları şunlar olmuştur:
-         Öğretimin uzun süre sadece birkaç üniversitede verilmesi ve yaygınlaşamaması
-         Bu alanda yetişmiş akademisyen sayısının azlığına paralel olarak Uluslararası İlişkiler konulu literatürün hala çok az olması
-         Özellikle son dönemde Uluslararası İlişkiler literatürünün, konunun uzmanı olmayan kişiler tarafından yazılan, ağırlıklı olarak komplo teorisi içerikli, spekülatif, popülist ve bilgi ve kurama dayanmayan analizlerle dolu kitap ve makalelerle kirletilmesi

Uluslararası İlişkiler Bilim Dalının İnceleme Konusu

Devletlerin uluslararası ilişkilerin tek aktörü olarak görüldüğü dönemlerde[2] Uluslararası İlişkiler bilim dalının inceleme konusunu da bu anlayışa paralel olarak, devletler arasındaki ilişkiler oluşturuyordu. Bu ilişkilerde de öne çıkan asıl inceleme alanı devletlerin birbirlerine karşı askeri güç kullanımı ya da diplomasi gibi siyasi ilişkilerdi. Zamanla devletler arasındaki ilişkilerin çeşitlenerek ekonomik ve kültürel alanlardaki temasların da artmasıyla Uluslararası İlişkiler, bu konudaki faaliyetleri de bilimsel analizin konusu yapmaya başlamıştır.

Ancak Uluslararası İlişkiler’in inceleme alanındaki asıl genişleme, devletlerin mutlak egemenliklerini sınırlayıcı şekilde uluslararası örgütler, ulusaşırı şirketler ve sivil toplum örgütleri gibi yeni aktörlerin ortaya çıkmasıyla olmuştur. İletişim, ulaşım ve silah teknolojisindeki yeni gelişmeler ve özellikle de uluslararası ekonomik sistemin aldığı yeni görünüm devlet düzeyindeki örgütlenmelere yakın yeni aktörler ortaya çıkarmıştır. Artık çok az sayıda kişiden oluşan bir grup bile sahip olduğu silahlarla devletlerin otoritelerine meydan okuyabiliyorlar.

Özellikle ekonomik küreselleşmenin sonucu büyük miktarlarda fonlara hükmeden kişi ya da kişiler para piyasalarında ve borsalarda yaptıkları spekülatif işlemlerle devletlerin finansal krizlere sürüklenmesine ve sonrasında, domino etkisiyle bu krizlerin küresel krize dönüşmesine sebep olabiliyorlar. Buna Amerikalı fon yöneticisi (Soros Fund Management) George Soros’un 1992 İngiltere Finans Krizi ve 1997-98 Güneydoğu Asya Finansal Krizi’nde oynadığı rol örnek olarak gösterilebilir.[3]

Başkanı olduğu Açık Toplum Enstitüsü (Open Society Institute) ile siyasal alanda da faaliyet gösteren Soros’un, Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan’daki reform hareketleri başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesindeki siyasal gelişmelerde oynadığı rol de, Uluslararası İlişkilerin inceleme alanının artık sadece devletlerin faaliyetleri olmaması gerektiğinin açık örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Artık devletler dışındaki aktörler de ekonomik, siyasi, kültürel vb. alanlarda uluslararası sitemi etkileyebilecek eylemler gerçekleştirebilmekte ve bu yönleriyle Uluslararası İlişkiler bilim dalının inceleme alanına dahil olmaktadırlar.

Uluslararası İlişkiler ve Diğer Bilim Dalları

Uluslararası İlişkilerin yakın ilişkiye sahip olduğu bilim dalları arasında Siyaset Bilimi’nin yanında aşağıdakileri sayabiliriz:
-         Tarih
-         Ekonomi
-         Sosyoloji
-         Hukuk
-         Psikoloji
-         Coğrafya

Uluslararası İlişkilerin Temel Kavramları

Siyaset Bilimi ile ortak kavramlar

Ulus, devlet, politika ve egemenlik gibi kavramlar Siyaset Bilimi ile ortak kavramlardır.

Politika:

Kendi varlığını devam ettirmek ve çıkarlarını gerçekleştirmek amacıyla, sistemin diğer aktörlerine karşı, bazen uzlaşı ve bazen de rekabet ve çatışma şeklinde kendini gösteren tutum ve davranışlara politika denir.
-         Halkın algısına göre “politika” (Negatif ve pozitif algı)
-         Tek yanlı tanımlar:
-         İktidar mücadelesidir
-         Güç ve çıkar mücadelesidir (Realist yaklaşım)
-         Değerlerin bir otoriteye bağlı olarak paylaşılması sürecidir.
-         İşbirliği ve uzlaşı sürecidir.
-         Çatışma sürecidir.

Devlet:

Uluslararası ilişkilerin en önemli aktörleri olan devletler en üst düzeydeki siyasi örgütlenmeyi ifade ederler.
Devletten bahsedebilmek için gerekli unsurlar:
-         Toprak parçası (Ülke)
-         Halk (Nüfus)
-         Egemenlik (ve Tanınma)
Devletle ilgili tartışmalar:
-         Devlet amaç mıdır, araç mıdır?
-         Devlet mi halk için vardır, halk mı devlet için?

Devlet ve yönetim çeşitleri:
-         Demokratik devlet (Seçimle gelen yönetimler)
-         Parlamenter sistem (Güçlü bir parlamentonun yanında sembolik yetkilere sahip bir başkan ya da kral vardır-İsviçre, Almanya, İngiltere)
-         Başkanlık sistemi (Başkan ve parlamento seçimle gelir. Güçlü bir başkan vardır-ABD, Meksika)
-         Yarı başkanlık sistemi (Başkan ve parlamento seçimle gelir. Parlamento ve Başkan arasında paylaşım- Fransa, Polonya)
-         Otokratik devlet (Halkın yönetime katılmadığı devletler)
-         Monarşi (Kral, padişah veya imparator gibi isimler taşıyan tek kişinin yönetimi-S.Arabistan, Kuveyt, Umman)
-         Oligarşi (Küçük bir sınıfın yönetimi-Çin, Küba, Tunus, Eski Roma)
-         Diktatörlük (Soya dayalı olmayan tek kişi yönetimi-Hitler, Mussolini, Franco, Saddam Hüseyin, Mugabe)
-         Teokrasi (Din adamlarının yönetimi-Vatikan, S.Arabistan)
-         Cunta (Darbecilerin yönetimi-Myanmar ve geçmişte Yunanistan ve Türkiye)
-         Hibrit Devlet (Yarı demokratik yarı otokratik yönetime sahip devletler-Venezuella, İran, Fas, Kolombiya, Rusya)

Bu devlet ve yönetim sistemleri arasında geçişler mümkündür. Yani otokratik ya da yarı otokratik bir devlet demokratik bir devlete dönüşebileceği gibi, demokratik bir devlet de otokratik bir devlete dönüşebilir. Yarı otokratik bir devletin demokratik bir devlete dönüşümüne son dönem dikkate alındığında Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk, Sırbistan ve Türkiye gibi ülkeleri örnek olarak gösterebiliriz.

Devlete ilişkin diğer tanımlamalar:
-         Hukuk devleti (Evrensel hukuk normlarına sahip ve saygılı devlet)[4]
-         Ulus devlet (Fransa, Almanya, İspanya)[5]
-         Sosyal devlet (İsveç, Almanya, Fransa, Belçika)
-         Refah devleti (Norveç, Katar, Lüksemburg)
-         Ticaret devleti (Almanya, Singapur)
-         Federal devlet (ABD, Almanya)
-         Üniter devlet (Fransa, Türkiye)
-         Kendine özgü (sui generis) devlet (Monaco, San Marino, Vatikan, Andora)

Ulus:

Uluslararası İlişkilerin önemli kavramlarından birisi olan “ulus”u tanımlarken hangi unsurları öne çıkarmak gerekir? Alman ulusu, Amerikan ulusu, Türk ulusu dediğimizde ne anlamamız gerekir? Bu sorulara klasik ve modern ulus tanımları farklı cevap veriyor.

Klasik ulus tanımına göre, bazı farklılıklar gösterse de, genel olarak bir halkın bir ulus olarak tanımlanabilmesi için şu ortak paydalara sahip olması gerekiyordu:
-         Ortak dil
-         Ortak tarih
-         Ortak vatan
-         Ortak etnik köken
-         Ortak kültür

Modern ulus tanımına göre ise şu ortak paydalar yeterli:
-         Ortak kültür ve değerler
-         Ortak siyasi hedefler

Küreselleşmeyle birlikte insanların mobilitesinin artması ve yaşanan uluslararası göç dalgaları artık neredeyse bütün ülkelerin nüfusunu heterojen hale getirmiştir. Bu da, ulus tanımı yapılırken belirli bir etnik kökene bağlı kalınmasını giderek zorlaştırmaktadır. Bu konuda en tutucu olan Avrupa ülkelerinde bile, artık bu ülkelerde uzun zamandır yaşayan göçmenlerin vatandaş olmaları ve sonrasında da Fransız, Alman, İngiliz ve İtalyan olarak tanımlanmaları söz konusudur.

Bu durumda, Türkiye halkını ifade etmek amacıyla Türk ulusu derken hangi tanımı kullanmalıyız? (Derste münazara konusu)

Uluslararası İlişkilere özgü kavramlar

Dış politika:

Realist Teori’ye göre dış politika:
-         Devletlerin dış dünyaya yönelik tutum ve davranışları dış politikayı oluşturur.
-         Dış politikanın amacı devletlerin kendi varlıklarını sürdürmeleri ve çıkarlarını hayata geçirmeleridir.
-         Dış politikayı belirleyen devletin ilgili karar mercilerinde bulunan yöneticilerdir.
-         Dış politika güç politikası olmak zorundadır.
Liberal Yaklaşıma göre dış politika:
-         Dış politikanın belirlenmesinde devletin ilgili karar mercilerinde bulunan yöneticiler kadar, devlet çatısı altındaki sivil toplum örgütleri ve bürokratik yapılar gibi alt gruplar da etkilidir (Neoliberal Teori). Yine aynı şekilde dış politikanın şekillenmesinde devlet düzleminin üzerindeki uluslararası sistemin yapısı, uluslararası örgütler ve ulusaşırı şirketler gibi aktörler de etkilidir (Liberal Krumsalcı Teori).
-         Dış politika güç kullanımı odaklı olmak zorunda değildir. İşbirliği eksenli olmalıdır. İşbirliği eksenli dış politika tüm tarafların kazançlı çıkmasını sağlar (kazan-kazan yaklaşımı).

Dış politika ile iç politika arasında çok yakın bir ilişki vardır. Bir ülkenin etkin bir dış politika izleyebilmesi için en çok gerekli şartlar iç politikayla ilgilidir:
-         İç politik istikrar
-         Başta ekonomik alan olmak üzere güçlü olmak

Dış politikanın belirlenmesi ve yürütülmesinde etkin olan aktörler:
-         Dışişleri bakanı
-         Başbakan
-         Dışişleri bakanlığı bürokrasisi
-         Yabancı ülkelerdeki büyükelçiler
Dış politikayı etkileyen aktörler:
-         Medya
-         Sivil toplum örgütleri
-         Bürokrasi
-         Uluslararası sistemin yapısı
-         Uluslararası örgütler
-         Küresel güçler başta olmak üzere diğer devletler

Uluslararası Politika:

Uluslararası politika, dış politikayı da kapsayan daha geniş anlama sahip bir kavramdır. Uluslararası politikanın inceleme alanı, uluslararası sistemin aktörleri arasındaki siyasi ilişkilerdir. Bu çerçeveden bakıldığında uluslararası politika, uluslararası ilişkilerin bir parçasını oluşturmaktadır.
Uluslararası Politikanın incelediği temel konular:
-         Dış politika
-         Güvenlik politikası
-         Devletler ve uluslararası örgütler arasındaki siyasi ilişkiler
-         Uluslararası çatışma ve barış araştırmaları
-         Enerji politikası

Uluslararası İlişkiler

Uluslararası sistemin bütün aktörleri arasındaki ekonomik, siyasi, kültürel vb. ilişkileri inceleyen bilim dalıdır. Buna göre, uluslararası ilişkiler, hem dış politikayı hem de uluslararası politikayı kapsayan bir kavramdır.

Uluslararası Hukuk:

Uluslararası sistemin aktörleri arasındaki ekonomik, siyasi, kültürel, sosyal ilişkileri düzenleyen kurallar bütününe uluslararası hukuk denir.
Uluslararası hukuk, uluslararası ilişkiler bilim dalının temel inceleme konularından birini oluşturmaktadır. Çünkü uluslararası sistemde yaşanan sorunların çoğu uluslararası hukukun eksikliklerinden kaynaklanmaktadır.
Bu eksikliklerin en önemlileri:
-         Uluslararası hukukun kuralları henüz yetersizdir. İç hukuktan farklı olarak uluslararası hukukta kuralların oluşumu çok zordur. Çünkü uluslararası sistemin çok farklı aktörleri arasında uzlaşma sağlanması zordur.
-         Uluslararası hukuk kurallarının yaptırımı çok zayıftır. Yaptırımın zayıf olması bu kurallara uyulmaması sonucunu doğurmaktadır.

Bu zorluklara rağmen uluslararası hukukun eksikliklerinin giderilmesi ve devletler arasındaki ilişkilerin kurallara bağlanması barış içerisinde bir dünyanın olabilmesinin temel şartıdır. Çünkü uluslararası hukukun alternatifi, hukuksuzluk, kuralsızlık ve güç ve şiddete dayalı bir uluslararası sistemdir. Böyle bir sistemde hem bugünün zayıfları hem de bugünün güçlüsü olup yarının zayıfı olmaya adaylar zarar görecektir.

Diplomasi:

Uluslararası ilişkilerin önemli kavramlarından biri olan diplomasi, bir ülkenin sahip olduğu güç unsurlarını etkili bir şekilde kullanabilme kapasitesini ifade eder.
Diplomasi bir tür güç kullanımıdır. Sorunların askeri güç kullanılmadan çözülmesine ya da uluslararası sistemin aktörleri arasındaki konuların barışçı yöntemlerle düzenlenmesine yönelik bir faaliyettir.

Diplomasinin temel yürütücüleri:
-         Devlet Başkanları
-         Hükümet başkanları
-         Dışişleri bakanları ve diğer bakanlar
-         Dışişleri bakanlığı bürokratları
-         Diplomatik temsilcilik mensupları
-         Uluslararası örgütlerin yöneticileri ve diğer mensupları

Diplomasinin temel unsurları:
-         İkili ya da çok taraflı müzakereler
-         Uzlaşmaya açık olmak
-         Diplomatik dokunulmazlık ve bağışıklıklar

Diplomatik temsilcilerin görevleri
-         Ülkesini temsil etmek
-         Ülkesi adına müzakereler yapmak
-         Ülkesi için bilgi toplamak
-         Vatandaşlarının hak ve çıkarlarını korumak

Bir ülkenin diplomasisinin etkili olabilmesi için, ekonomik ve askeri güç başta olmak üzere diğer güç unsurlarının da etkili olması gerekir.

Uluslararası İlişkilerin Aktörleri

Kendi adına ve bağımsız bir şekilde yaptığı eylemlerle uluslararası sistemi etkileyebilme kapasitesine sahip birimler uluslararası aktör olarak tanımlanırlar. Bu çerçevede, bir varlığın uluslararası aktör olarak görülebilmesi için gerekli temel koşullar:
-         Eylemleriyle uluslararası sistemi etkileyebilme kapasitesi. Bu onun gücü ve bu gücünü kullanabilme kapasitesiyle ilişkilidir. (Güç konusu ileride işlenecek)
-         Uluslararası sistemi etkileyen bu eylemi kendi adına ve bağımsız bir şekilde yapmış olması.

19.Yüzyılın ikinci yarısına kadar devletler ve onların yöneticileri mutlak egemen birimler olarak var oldukları için, uluslararası sistemde devletler dışında başka aktörlerin varlığından söz edilemiyordu.
Ancak küreselleşme ve özellikle teknolojik alanda yaşanan hızlı gelişmeler sonucunda, devletlerle egemenlik paylaşacak kadar güçlü ve etkili yeni aktörlerin ortaya çıkmasıyla birlikte devletlerin bu tekeli kırılmıştır. Bu gelişmeler sonrasında, günümüz dünyasında uluslararası ilişkilerin aktörleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:

Uluslararası sistemin aktörleri:
-         Devletler
-         Uluslararası Örgütler
-         Ulusal düzeydeki sivil toplum örgütleri
-         Ulusaşırı şirketler
-         Bireyler

Devletler:

Kategorik olarak bakıldığında, devletler uluslararası sistemin en önemli aktörleridir. Uluslararası sistemin en önemli 10 aktörünü sıralamak gerektiğinde bu 10 aktörün tamamının devletler kategorisinden olması normaldir. Bu çerçevede en etkili aktörler olarak şu devletler gündeme gelebilir:
-         Amerika Birleşik Devletleri
-         Çin
-         Rusya
-         Japonya
-         Almanya
-         Fransa

Ancak devletlerin en önemli aktörler olduğu şeklindeki genel kuralın istisnaları da vardır. Dünyadaki bazı devletlerin diğer uluslararası ilişkiler aktörleriyle karşılaştırıldığında, özellikle ekonomik açıdan daha güçsüz olmaları onları daha etkisiz aktörler yapmaktadır.
Buna örnek olarak şu karşılaştırmaları verebiliriz:
-         GSYH’sı 164 milyon dolar ve nüfusu 18.000 olan Palau devleti – NATO karşılaştırması
-         GSYH’sı 14 milyon dolar ve nüfusu 10.000 olan Tuvalu – Serveti 53 Milyar $ olan Bill Gates karşılaştırması
-         GSYH’sı 130 milyon dolar ve nüfusu 98.000 olan Kırıbatı – Yıllık cirosu 413 Milyar $ olan Wal-Mart karşılaştırması

GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla): Bir ülke içerisinde bir yıl içerisinde üretilen mal ve hizmetlerin para cinsinden değeridir.

Bu karşılaştırmalarda örnek olarak gösterilen devletler, devlet statüsü taşımalarına rağmen, çok güçsüz ve etkisiz oldukları için önem sıralaması açısından diğer uluslararası ilişkiler aktörlerinin gerisinde kalmaktadırlar. Bu örneklerdeki devletlerin toprak ve nüfus büyüklüğü açısından çok küçük devletler olmaları onların etkisiz olmalarında temel rolü oynamaktadır. Ancak bazı durumlarda bu iki kriter açısından büyük olan bazı devletlerle devlet dışındaki diğer uluslararası ilişkiler aktörlerinin karşılaştırılmasıyla da çarpıcı sonuçlar ortaya çıkmaktadır:

Ülke/Şirket/Kişi
Nüfus/İşçi (1000)
GSYH/Ciro/Servet
(Milyon dolar)
ABD
310.178
14.256.275
Etiyopya
79.221
32.319
Kongo DC
70.916
11.108
Zimbabwe
12.521
4.397
Wal-Mart      (Şirket)
2.100
413.800
Exxon Mobil (Şirket)
90
310.500
Carlos Slim   (Kişi)
-
53.500
Bill Gates      (Kişi)
-
53.000
Türkiye
72.561
615.329


Tabloda da görüldüğü gibi 70 milyonun üzerinde nüfusa sahip olan Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde bir yıl içerisinde yapılan toplam üretimin (GSYH) Meksika’lı Carlos Slim ya da Amerikalı Bill Gates’in kişisel servetlerinin ancak beşte biri kadardır. Aynı ülkenin GSYH’sının Amerikan Wal-Mart firmasının bir yıllık cirosunun sadece 37’de biri kadar olması da bu ülkenin uluslararası sistemde oynayabileceği rolün sınırlarını göstermektedir.

Sonuç olarak tekrar altını çizmek gerekirse, uluslararası ilişkilerin en etkili aktörleri sıralandığında ilk sıralarda mutlaka devletler vardır. Ancak bu devlet statüsündeki bütün aktörlerin her zaman diğer uluslararası ilişkiler aktörlerinden daha etkin ve önemli olduğu anlamına gelmemektedir.

Uluslararası Örgütler:

Uluslararası örgütler genel olarak, devletlerden sonra uluslararası ilişkilerin en önemli aktörleri olarak kabul edilirler. Küreselleşmeyle birlikte artan entegrasyon ihtiyacı uluslararası örgütleri giderek daha etkin hale getirmektedir.
Uluslararası örgütler, iki ya da daha fazla devlet ya da başka uluslararası hukuk aktörünün bir araya gelerek oluşturduğu, ulusal sınırları aşacak şekilde faaliyet gösteren ve bu faaliyetini sürekli ve düzenli olarak icra eden uluslararası ilişkiler aktörleridir.

Uluslararası örgütlerin varlığı, işbirliği kavramını dünya barışının sağlanması konusundaki tezlerinin odak noktası kılan Liberal yaklaşım açısından kaçınılmazdır.
Buna karşılık Realist yaklaşım, işbirliğini ve uluslararası örgütleri önemsemez. Dünya barışı için gerekli olarak gördüğü güç dengesinin sağlanması için devletler zaman zaman ittifaklara gidebilirler, ancak bunlar geçicidir (Örnek: İngiltere)

Bir uluslararası örgüt yeni bir devletin kurulmasının ön aşamasını teşkil edebilir. Avrupa Birliği buna örnek olarak gösterilebilir. AB içerisindeki entegrasyon düzeyi ve üye ülkelerin kendi egemenlik alanındaki yetkilerini Birlik organlarına devretmesi o kadar ileri boyutlara ulaşmıştır ki, artık bu AB’yi klasik bir uluslararası örgütün üzerinde kısmen “ulusüstü” bir birliğe dönüştürmüştür.
Bu durumda hukuksal ve fonksiyonel olarak AB, devlet ile uluslararası örgüt arasında bir statüye sahip olmuştur. Bu yapının ileride bir devlete mi evrileceğini ya da klasik uluslararası örgüte mi gerileyeceğini şimdiden söylemek çok güçtür.

Önemli Bazı Uluslararası Örgütler:
BM            (Birleşmiş Milletler)
NATO       (Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü)
IMF           (Uluslararası Para Fonu)
G-8            (Sekizler Grubu)
G-20          (Yirmiler Grubu)
OPEC        (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü)
AGİT         (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı)
İKÖ           (İslam Konferansı Örgütü)

Uluslararası Örgütlerin Sınıflandırılması:

Uluslararası örgütler farklı açılardan sınıflandırılabilir. Aşağıda üç farklı sınıflandırma verilmiştir:

A-Temsilcilerine göre sınıflandırma: Bu sınıflandırmada uluslararası örgütlerin karar organlarında kimlerin bulunduğu esastır.
1- Hükümetlerarası uluslararası Örgütler: Karar organlarında hükümet temsilcileri bulunur. (NATO, BM, G-8, AGİT)
2- Hükümetlerdışı uluslararası örgütler: Karar organlarında hükümet temsilcileri değil sivil toplumun temsilcileri bulunur. (Uluslararası Af Örgütü, FIFA, Greenpeace)

B- Coğrafi sınıflandırma: Üyelerin coğrafi dağılımı bu sınıflandırmada esastır.
1- Bölgesel uluslararası örgütler (Avrupa Konseyi, Afrika Birliği, ECO)
2- Evrensel uluslararası örgütler (BM, UNICEF, Greenpeace)
3- Küresel uluslararası örgütler (İKÖ, Commonwealth, OPEC)

C- Amaçlarına göre sınıflandırma: Kuruluş ve faaliyetleri bu sınıflandırmada esastır.
1- Ekonomik amaçlı uluslararası örgütler (IMF, Dünya Bankası, NAFTA, ECO, KEİT)
2- Sosyal-kültürel amaçlı uluslararası örgütler (Greenpeace, UEFA, Ul. Olimpiyat Komitesi, Ul. Kızılay ve Kızılhaç Teşkilatları)
3- Askeri-güvenlik amaçlı uluslararası örgütler (NATO, SEATO, BAB, Warşova Paktı, Bağdad Paktı)
4- Çok amaçlı uluslararası örgütler (BM, Afrika Birliği, Amerikan Devletleri Örgütü, ASEAN)[6]


[1] Dilimizde İngiltere diye yerleşen ülke aslında Birleşik Krallık adını taşımaktadır. İngiltere ise Birleşik Krallık’ın dört bölgesinden en büyüğünü oluşturmaktadır. Diğer üç bölge İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’dır.
[2] Bu anlayış, devletlerin ve onların yöneticilerinin mutlak egemenliğe sahip olmaları ve bu egemenliği başka aktörlerle paylaşmamalarından kaynaklanıyordu.
[3] “Kara Çarşamba” olarak adlandırılan 16 Eylül 1992 tarihinde, İngiliz Paund’unun aşırı değerli olduğu gerekçesiyle 10 Milyar Doların üzerinde İngiliz Paundunu diğer Avrupa ülkeleri para birimleri karşılığında satması sonucu İngiltere Merkez Bankası’nı devalüasyon yapmaya zorlayan George Soros bu kriz sürecinde 1,1 Milyar Dolar kazanırken, İngiltere hazinesinin kaybı yaklaşık 3,4 Milyar Paund oldu. 1997-98 Güneydoğu Asya Krizi sırasında ise bu bölge ülkeleri borsalarından yüksek miktarlarda para çekmek suretiyle bu krizin oluşumunda önemli etkisi olduğu düşünülen George Soros, Malezya’nın başarılı Başbakanı Mahatir Muhammed tarafından, “kontrolü altındaki parayı, Myanmar’ı üye olarak kabul eden ASEAN’ı cezalandırmak için kullanmakla” suçlamıştır.
[4] Münazara konusu: Türkiye hukuk devleti mi?
[5] Münazara konusu: Türkiye ulus devlet mi?
[6] Ödev: Bu sınıflandırmalardaki kategorilerin her birine 3’er farklı örnek bulun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder