Uluslararası İlişkiler
Uluslararası İlişkiler Biliminin Ortaya Çıkışı ve
Konusu
Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı
“Uluslararası İlişkiler”
bilim dalı “Siyaset Bilimi”nin bir yan dalı olarak ortaya çıkmıştır. Bu
çerçevede, Siyaset Bilimi’nin incelediği, iç siyasi aktörler arasındaki
ilişkileri, devlet ve iktidar kavramları, siyasal karar süreci ve bu süreçte
etkili olan mekanizmalar gibi konuların daha geniş ölçekte, uluslararası
ilişkilerin konusu olduğunu söyleyebiliriz. Küreselleşmeyle birlikte uluslararası
alandaki gelişmelerin iç siyasetin şekillenmesi üzerindeki giderek artan etkisi
düşünüldüğünde “uluslararası siyaset bilimi” olarak da isimlendirilebilecek
olan “Uluslararası İlişkiler” bilim dalının artık “Siyaset Bilimi”ni de
kapsayacak şekilde genişlediği söylenebilir.
Uluslararası İlişkiler Bilim Dalının Ortaya Çıkışı
Uluslararası İlişkiler’in
akademik bir disiplin olarak şekillenmesi Birinci Dünya Savaşı sonrasında, önce
İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinde, sonrasında ise Amerika Birleşik Devletleri’nin
değişik şehirlerindeki üniversitelerde, kendilerine Uluslararası İlişkilerin
değişik alanlarını araştırma konusu olarak seçen kürsülerin kurulmasıyla
olmuştur.
Yaklaşık yedi milyonu
siviller olmak üzere 17 milyon kadar insanın hayatını kaybettiği ve 20
milyondan fazlasının da yaralandığı Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı boyutlarını
gören politikacılar, benzeri bir felaketin yaşanmamasının yollarını araştırmaya
başladılar. Bu yönde yapılan araştırmaların en temel konusunu, savaşın
nedenleri ve önlenmesi konusunda neler yapılması gerektiği oluşturuyordu. Bu
konunun akademik düzeyde araştırılması isteği üniversitelerde uluslararası
ilişkileri inceleyen kürsülerin oluşturulması sonucunu doğurmuştur ki, bu da
Uluslararası İlişkiler bilim dalının akademik bir disiplin olarak ortaya
çıkması sonucunu doğurmuştur.
İlk Uluslararası İlişkiler
kürsüsü 1919 yılında İngiltere’nin[1]
Galler (Wales) bölgesindeki Aberystwyth Üniversitesi’nde “Uluslararası
İlişkiler Kürsüsü-Chair of International Politics” ismiyle kurulmuştur. Bunu
aşağıdaki kürsüler izlemiştir:
-
Royal Institute
of International Affairs (Londra - 1920)
-
Council on
Foreign Relations (New York - 1922)
-
Institut für
Auswaertige Politik (Hamburg - 1923)
İlk zamanlarda, dünya
politikasında daha etkin olan Avrupa ülkelerinde daha yaygın olan Uluslararası
İlişkiler akademik çalışmaları, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında büyük
bir dünya gücüne dönüşen Amerika Birleşik Devletleri’nin daha fazla öne çıktığı
bir alan olmuştur. Uluslararası İlişkilerin değişik alanlarına ilişkin
araştırmalar yapmayı amaç edinen merkezlerin gerek üniversitelerin çatısı
altında ve gerekse üniversite dışındaki think-tank kuruluşlarında
yaygınlaşmasıyla bu konuda dünyada en etkin ülke haline gelen ABD’nin bu
etkinliği halen devam etmektedir. Atlantik’in diğer yakasındaki bu ülkenin
halen dünyanın en güçlü ülkesi olmaya devam etmesinde de, uluslararası
ilişkiler konularında kapsamlı inceleme ve analizler yapan bu araştırma
merkezlerinin büyük payı olduğunun da altını çizmek gerekir.
Türkiye’de Uluslararası İlişkiler
Türkiye’de Uluslararası
İlişkilerin konularının bazıları daha erken dönemlerde başka bilim dalları
çatısı altında okutulmaya başlasa da, Uluslararası İlişkiler bilim dalına
karşılık gelecek bir kürsünün oluşturulması ancak 1960’ların ortasında, Siyasal
Bilgiler Fakültesi çatısı altında olmuştur. O zamana kadar Türkiye’de
Uluslararası İlişkiler eğitimi alan öğrenci yetiştirilememiştir.
Geç başlayan Uluslararası
İlişkiler öğretiminin günümüze kadarki en temel sorunları şunlar olmuştur:
-
Öğretimin uzun
süre sadece birkaç üniversitede verilmesi ve yaygınlaşamaması
-
Bu alanda
yetişmiş akademisyen sayısının azlığına paralel olarak Uluslararası İlişkiler
konulu literatürün hala çok az olması
-
Özellikle son
dönemde Uluslararası İlişkiler literatürünün, konunun uzmanı olmayan kişiler
tarafından yazılan, ağırlıklı olarak komplo teorisi içerikli, spekülatif,
popülist ve bilgi ve kurama dayanmayan analizlerle dolu kitap ve makalelerle
kirletilmesi
Uluslararası İlişkiler Bilim Dalının İnceleme Konusu
Devletlerin uluslararası
ilişkilerin tek aktörü olarak görüldüğü dönemlerde[2]
Uluslararası İlişkiler bilim dalının inceleme konusunu da bu anlayışa paralel
olarak, devletler arasındaki ilişkiler oluşturuyordu. Bu ilişkilerde de öne
çıkan asıl inceleme alanı devletlerin birbirlerine karşı askeri güç kullanımı
ya da diplomasi gibi siyasi ilişkilerdi. Zamanla devletler arasındaki
ilişkilerin çeşitlenerek ekonomik ve kültürel alanlardaki temasların da
artmasıyla Uluslararası İlişkiler, bu konudaki faaliyetleri de bilimsel
analizin konusu yapmaya başlamıştır.
Ancak Uluslararası
İlişkiler’in inceleme alanındaki asıl genişleme, devletlerin mutlak
egemenliklerini sınırlayıcı şekilde uluslararası örgütler, ulusaşırı şirketler
ve sivil toplum örgütleri gibi yeni aktörlerin ortaya çıkmasıyla olmuştur.
İletişim, ulaşım ve silah teknolojisindeki yeni gelişmeler ve özellikle de
uluslararası ekonomik sistemin aldığı yeni görünüm devlet düzeyindeki
örgütlenmelere yakın yeni aktörler ortaya çıkarmıştır. Artık çok az sayıda
kişiden oluşan bir grup bile sahip olduğu silahlarla devletlerin otoritelerine
meydan okuyabiliyorlar.
Özellikle ekonomik
küreselleşmenin sonucu büyük miktarlarda fonlara hükmeden kişi ya da kişiler
para piyasalarında ve borsalarda yaptıkları spekülatif işlemlerle devletlerin
finansal krizlere sürüklenmesine ve sonrasında, domino etkisiyle bu krizlerin
küresel krize dönüşmesine sebep olabiliyorlar. Buna Amerikalı fon yöneticisi
(Soros Fund Management) George Soros’un 1992 İngiltere Finans Krizi ve 1997-98
Güneydoğu Asya Finansal Krizi’nde oynadığı rol örnek olarak gösterilebilir.[3]
Başkanı olduğu Açık Toplum
Enstitüsü (Open Society Institute) ile siyasal alanda da faaliyet gösteren
Soros’un, Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan’daki reform hareketleri başta olmak
üzere dünyanın birçok ülkesindeki siyasal gelişmelerde oynadığı rol de,
Uluslararası İlişkilerin inceleme alanının artık sadece devletlerin
faaliyetleri olmaması gerektiğinin açık örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Artık devletler dışındaki
aktörler de ekonomik, siyasi, kültürel vb. alanlarda uluslararası sitemi
etkileyebilecek eylemler gerçekleştirebilmekte ve bu yönleriyle Uluslararası
İlişkiler bilim dalının inceleme alanına dahil olmaktadırlar.
Uluslararası İlişkiler ve Diğer Bilim Dalları
Uluslararası İlişkilerin
yakın ilişkiye sahip olduğu bilim dalları arasında Siyaset Bilimi’nin yanında
aşağıdakileri sayabiliriz:
-
Tarih
-
Ekonomi
-
Sosyoloji
-
Hukuk
-
Psikoloji
-
Coğrafya
Uluslararası İlişkilerin Temel Kavramları
Siyaset Bilimi ile ortak kavramlar
Ulus, devlet, politika ve
egemenlik gibi kavramlar Siyaset Bilimi ile ortak kavramlardır.
Politika:
Kendi varlığını devam
ettirmek ve çıkarlarını gerçekleştirmek amacıyla, sistemin diğer aktörlerine
karşı, bazen uzlaşı ve bazen de rekabet ve çatışma şeklinde kendini gösteren
tutum ve davranışlara politika denir.
-
Halkın algısına
göre “politika” (Negatif ve pozitif algı)
-
Tek yanlı
tanımlar:
-
İktidar
mücadelesidir
-
Güç ve çıkar
mücadelesidir (Realist yaklaşım)
-
Değerlerin bir
otoriteye bağlı olarak paylaşılması sürecidir.
-
İşbirliği ve
uzlaşı sürecidir.
-
Çatışma
sürecidir.
Devlet:
Uluslararası ilişkilerin en
önemli aktörleri olan devletler en üst düzeydeki siyasi örgütlenmeyi ifade
ederler.
Devletten bahsedebilmek için
gerekli unsurlar:
-
Toprak parçası
(Ülke)
-
Halk (Nüfus)
-
Egemenlik (ve
Tanınma)
Devletle ilgili tartışmalar:
-
Devlet amaç
mıdır, araç mıdır?
-
Devlet mi halk
için vardır, halk mı devlet için?
Devlet ve yönetim çeşitleri:
-
Demokratik devlet
(Seçimle gelen yönetimler)
-
Parlamenter sistem
(Güçlü bir parlamentonun yanında sembolik yetkilere sahip bir başkan ya da kral
vardır-İsviçre, Almanya, İngiltere)
-
Başkanlık sistemi
(Başkan ve parlamento seçimle gelir. Güçlü bir başkan vardır-ABD, Meksika)
-
Yarı başkanlık
sistemi (Başkan ve parlamento seçimle gelir. Parlamento ve Başkan arasında
paylaşım- Fransa, Polonya)
-
Otokratik devlet
(Halkın yönetime katılmadığı devletler)
-
Monarşi (Kral,
padişah veya imparator gibi isimler taşıyan tek kişinin yönetimi-S.Arabistan,
Kuveyt, Umman)
-
Oligarşi (Küçük bir
sınıfın yönetimi-Çin, Küba, Tunus, Eski Roma)
-
Diktatörlük (Soya
dayalı olmayan tek kişi yönetimi-Hitler, Mussolini, Franco, Saddam Hüseyin,
Mugabe)
-
Teokrasi (Din
adamlarının yönetimi-Vatikan, S.Arabistan)
-
Cunta
(Darbecilerin yönetimi-Myanmar ve geçmişte Yunanistan ve Türkiye)
-
Hibrit Devlet
(Yarı demokratik yarı otokratik yönetime sahip devletler-Venezuella, İran, Fas,
Kolombiya, Rusya)
Bu devlet ve yönetim
sistemleri arasında geçişler mümkündür. Yani otokratik ya da yarı otokratik bir
devlet demokratik bir devlete dönüşebileceği gibi, demokratik bir devlet de
otokratik bir devlete dönüşebilir. Yarı otokratik bir devletin demokratik bir
devlete dönüşümüne son dönem dikkate alındığında Romanya, Bulgaristan,
Arnavutluk, Sırbistan ve Türkiye gibi ülkeleri örnek olarak gösterebiliriz.
Devlete ilişkin diğer
tanımlamalar:
-
Hukuk devleti
(Evrensel hukuk normlarına sahip ve saygılı devlet)[4]
-
Ulus devlet
(Fransa, Almanya, İspanya)[5]
-
Sosyal devlet
(İsveç, Almanya, Fransa, Belçika)
-
Refah devleti
(Norveç, Katar, Lüksemburg)
-
Ticaret devleti
(Almanya, Singapur)
-
Federal devlet
(ABD, Almanya)
-
Üniter devlet
(Fransa, Türkiye)
-
Kendine özgü (sui
generis) devlet (Monaco, San Marino, Vatikan, Andora)
Ulus:
Uluslararası İlişkilerin
önemli kavramlarından birisi olan “ulus”u tanımlarken hangi unsurları öne
çıkarmak gerekir? Alman ulusu, Amerikan ulusu, Türk ulusu dediğimizde ne
anlamamız gerekir? Bu sorulara klasik ve modern ulus tanımları farklı cevap
veriyor.
Klasik ulus tanımına göre,
bazı farklılıklar gösterse de, genel olarak bir halkın bir ulus olarak
tanımlanabilmesi için şu ortak paydalara sahip olması gerekiyordu:
-
Ortak dil
-
Ortak tarih
-
Ortak vatan
-
Ortak etnik köken
-
Ortak kültür
Modern ulus tanımına göre ise
şu ortak paydalar yeterli:
-
Ortak kültür ve
değerler
-
Ortak siyasi hedefler
Küreselleşmeyle birlikte insanların
mobilitesinin artması ve yaşanan uluslararası göç dalgaları artık neredeyse
bütün ülkelerin nüfusunu heterojen hale getirmiştir. Bu da, ulus tanımı
yapılırken belirli bir etnik kökene bağlı kalınmasını giderek zorlaştırmaktadır.
Bu konuda en tutucu olan Avrupa ülkelerinde bile, artık bu ülkelerde uzun
zamandır yaşayan göçmenlerin vatandaş olmaları ve sonrasında da Fransız, Alman,
İngiliz ve İtalyan olarak tanımlanmaları söz konusudur.
Bu durumda, Türkiye halkını
ifade etmek amacıyla Türk ulusu derken hangi tanımı kullanmalıyız? (Derste
münazara konusu)
Uluslararası İlişkilere özgü kavramlar
Dış politika:
Realist Teori’ye göre dış politika:
-
Devletlerin dış
dünyaya yönelik tutum ve davranışları dış politikayı oluşturur.
-
Dış politikanın
amacı devletlerin kendi varlıklarını sürdürmeleri ve çıkarlarını hayata
geçirmeleridir.
-
Dış politikayı
belirleyen devletin ilgili karar mercilerinde bulunan yöneticilerdir.
-
Dış politika güç
politikası olmak zorundadır.
Liberal Yaklaşıma göre dış politika:
-
Dış politikanın
belirlenmesinde devletin ilgili karar mercilerinde bulunan yöneticiler kadar,
devlet çatısı altındaki sivil toplum örgütleri ve bürokratik yapılar gibi alt
gruplar da etkilidir (Neoliberal Teori). Yine aynı şekilde dış
politikanın şekillenmesinde devlet düzleminin üzerindeki uluslararası sistemin
yapısı, uluslararası örgütler ve ulusaşırı şirketler gibi aktörler de etkilidir
(Liberal Krumsalcı Teori).
-
Dış politika güç
kullanımı odaklı olmak zorunda değildir. İşbirliği eksenli olmalıdır. İşbirliği
eksenli dış politika tüm tarafların kazançlı çıkmasını sağlar (kazan-kazan
yaklaşımı).
Dış politika ile iç politika
arasında çok yakın bir ilişki vardır. Bir ülkenin etkin bir dış politika
izleyebilmesi için en çok gerekli şartlar iç politikayla ilgilidir:
-
İç politik
istikrar
-
Başta ekonomik
alan olmak üzere güçlü olmak
Dış politikanın belirlenmesi
ve yürütülmesinde etkin olan aktörler:
-
Dışişleri bakanı
-
Başbakan
-
Dışişleri
bakanlığı bürokrasisi
-
Yabancı
ülkelerdeki büyükelçiler
Dış politikayı etkileyen
aktörler:
-
Medya
-
Sivil toplum
örgütleri
-
Bürokrasi
-
Uluslararası
sistemin yapısı
-
Uluslararası
örgütler
-
Küresel güçler
başta olmak üzere diğer devletler
Uluslararası Politika:
Uluslararası politika, dış
politikayı da kapsayan daha geniş anlama sahip bir kavramdır. Uluslararası
politikanın inceleme alanı, uluslararası sistemin aktörleri arasındaki siyasi
ilişkilerdir. Bu çerçeveden bakıldığında uluslararası politika, uluslararası
ilişkilerin bir parçasını oluşturmaktadır.
Uluslararası Politikanın
incelediği temel konular:
-
Dış politika
-
Güvenlik
politikası
-
Devletler ve
uluslararası örgütler arasındaki siyasi ilişkiler
-
Uluslararası
çatışma ve barış araştırmaları
-
Enerji politikası
Uluslararası İlişkiler
Uluslararası sistemin bütün
aktörleri arasındaki ekonomik, siyasi, kültürel vb. ilişkileri inceleyen bilim
dalıdır. Buna göre, uluslararası ilişkiler, hem dış politikayı hem de
uluslararası politikayı kapsayan bir kavramdır.
Uluslararası Hukuk:
Uluslararası sistemin
aktörleri arasındaki ekonomik, siyasi, kültürel, sosyal ilişkileri düzenleyen
kurallar bütününe uluslararası hukuk denir.
Uluslararası hukuk,
uluslararası ilişkiler bilim dalının temel inceleme konularından birini
oluşturmaktadır. Çünkü uluslararası sistemde yaşanan sorunların çoğu
uluslararası hukukun eksikliklerinden kaynaklanmaktadır.
Bu eksikliklerin en
önemlileri:
-
Uluslararası
hukukun kuralları henüz yetersizdir. İç hukuktan farklı olarak uluslararası
hukukta kuralların oluşumu çok zordur. Çünkü uluslararası sistemin çok farklı
aktörleri arasında uzlaşma sağlanması zordur.
-
Uluslararası
hukuk kurallarının yaptırımı çok zayıftır. Yaptırımın zayıf olması bu kurallara
uyulmaması sonucunu doğurmaktadır.
Bu zorluklara rağmen
uluslararası hukukun eksikliklerinin giderilmesi ve devletler arasındaki
ilişkilerin kurallara bağlanması barış içerisinde bir dünyanın olabilmesinin
temel şartıdır. Çünkü uluslararası hukukun alternatifi, hukuksuzluk,
kuralsızlık ve güç ve şiddete dayalı bir uluslararası sistemdir. Böyle bir
sistemde hem bugünün zayıfları hem de bugünün güçlüsü olup yarının zayıfı
olmaya adaylar zarar görecektir.
Diplomasi:
Uluslararası ilişkilerin
önemli kavramlarından biri olan diplomasi, bir ülkenin sahip olduğu güç
unsurlarını etkili bir şekilde kullanabilme kapasitesini ifade eder.
Diplomasi bir tür güç
kullanımıdır. Sorunların askeri güç kullanılmadan çözülmesine ya da
uluslararası sistemin aktörleri arasındaki konuların barışçı yöntemlerle
düzenlenmesine yönelik bir faaliyettir.
Diplomasinin temel
yürütücüleri:
-
Devlet Başkanları
-
Hükümet
başkanları
-
Dışişleri
bakanları ve diğer bakanlar
-
Dışişleri
bakanlığı bürokratları
-
Diplomatik
temsilcilik mensupları
-
Uluslararası
örgütlerin yöneticileri ve diğer mensupları
Diplomasinin temel unsurları:
-
İkili ya da çok
taraflı müzakereler
-
Uzlaşmaya açık
olmak
-
Diplomatik
dokunulmazlık ve bağışıklıklar
Diplomatik temsilcilerin
görevleri
-
Ülkesini temsil
etmek
-
Ülkesi adına
müzakereler yapmak
-
Ülkesi için bilgi
toplamak
-
Vatandaşlarının
hak ve çıkarlarını korumak
Bir ülkenin diplomasisinin
etkili olabilmesi için, ekonomik ve askeri güç başta olmak üzere diğer güç
unsurlarının da etkili olması gerekir.
Uluslararası İlişkilerin Aktörleri
Kendi adına ve bağımsız bir
şekilde yaptığı eylemlerle uluslararası sistemi etkileyebilme kapasitesine
sahip birimler uluslararası aktör olarak tanımlanırlar. Bu çerçevede, bir
varlığın uluslararası aktör olarak görülebilmesi için gerekli temel koşullar:
-
Eylemleriyle
uluslararası sistemi etkileyebilme kapasitesi. Bu onun gücü ve bu gücünü
kullanabilme kapasitesiyle ilişkilidir. (Güç konusu ileride işlenecek)
-
Uluslararası
sistemi etkileyen bu eylemi kendi adına ve bağımsız bir şekilde yapmış olması.
19.Yüzyılın ikinci yarısına
kadar devletler ve onların yöneticileri mutlak egemen birimler olarak var oldukları
için, uluslararası sistemde devletler dışında başka aktörlerin varlığından söz
edilemiyordu.
Ancak küreselleşme ve
özellikle teknolojik alanda yaşanan hızlı gelişmeler sonucunda, devletlerle
egemenlik paylaşacak kadar güçlü ve etkili yeni aktörlerin ortaya çıkmasıyla
birlikte devletlerin bu tekeli kırılmıştır. Bu gelişmeler sonrasında, günümüz
dünyasında uluslararası ilişkilerin aktörleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
Uluslararası sistemin
aktörleri:
-
Devletler
-
Uluslararası
Örgütler
-
Ulusal düzeydeki
sivil toplum örgütleri
-
Ulusaşırı
şirketler
-
Bireyler
Devletler:
Kategorik olarak
bakıldığında, devletler uluslararası sistemin en önemli aktörleridir.
Uluslararası sistemin en önemli 10 aktörünü sıralamak gerektiğinde bu 10
aktörün tamamının devletler kategorisinden olması normaldir. Bu çerçevede en
etkili aktörler olarak şu devletler gündeme gelebilir:
-
Amerika Birleşik
Devletleri
-
Çin
-
Rusya
-
Japonya
-
Almanya
-
Fransa
Ancak devletlerin en önemli
aktörler olduğu şeklindeki genel kuralın istisnaları da vardır. Dünyadaki bazı
devletlerin diğer uluslararası ilişkiler aktörleriyle karşılaştırıldığında,
özellikle ekonomik açıdan daha güçsüz olmaları onları daha etkisiz aktörler
yapmaktadır.
Buna
örnek olarak şu karşılaştırmaları verebiliriz:
-
GSYH’sı 164
milyon dolar ve nüfusu 18.000 olan Palau devleti – NATO karşılaştırması
-
GSYH’sı 14 milyon
dolar ve nüfusu 10.000 olan Tuvalu – Serveti 53 Milyar $ olan Bill Gates
karşılaştırması
-
GSYH’sı 130
milyon dolar ve nüfusu 98.000 olan Kırıbatı – Yıllık cirosu 413 Milyar $ olan
Wal-Mart karşılaştırması
GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla): Bir ülke içerisinde bir
yıl içerisinde üretilen mal ve hizmetlerin para cinsinden değeridir.
Bu karşılaştırmalarda örnek
olarak gösterilen devletler, devlet statüsü taşımalarına rağmen, çok güçsüz ve
etkisiz oldukları için önem sıralaması açısından diğer uluslararası ilişkiler
aktörlerinin gerisinde kalmaktadırlar. Bu örneklerdeki devletlerin toprak ve
nüfus büyüklüğü açısından çok küçük devletler olmaları onların etkisiz
olmalarında temel rolü oynamaktadır. Ancak bazı durumlarda bu iki kriter
açısından büyük olan bazı devletlerle devlet dışındaki diğer uluslararası
ilişkiler aktörlerinin karşılaştırılmasıyla da çarpıcı sonuçlar ortaya
çıkmaktadır:
Ülke/Şirket/Kişi
|
Nüfus/İşçi (1000)
|
GSYH/Ciro/Servet
(Milyon dolar)
|
ABD
|
310.178
|
14.256.275
|
Etiyopya
|
79.221
|
32.319
|
Kongo DC
|
70.916
|
11.108
|
Zimbabwe
|
12.521
|
4.397
|
Wal-Mart
(Şirket)
|
2.100
|
413.800
|
Exxon Mobil (Şirket)
|
90
|
310.500
|
Carlos Slim (Kişi)
|
-
|
53.500
|
Bill Gates
(Kişi)
|
-
|
53.000
|
Türkiye
|
72.561
|
615.329
|
Tabloda da görüldüğü gibi 70
milyonun üzerinde nüfusa sahip olan Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde bir yıl
içerisinde yapılan toplam üretimin (GSYH) Meksika’lı Carlos Slim ya da
Amerikalı Bill Gates’in kişisel servetlerinin ancak beşte biri kadardır. Aynı
ülkenin GSYH’sının Amerikan Wal-Mart firmasının bir yıllık cirosunun sadece
37’de biri kadar olması da bu ülkenin uluslararası sistemde oynayabileceği
rolün sınırlarını göstermektedir.
Sonuç olarak tekrar altını
çizmek gerekirse, uluslararası ilişkilerin en etkili aktörleri sıralandığında
ilk sıralarda mutlaka devletler vardır. Ancak bu devlet statüsündeki bütün
aktörlerin her zaman diğer uluslararası ilişkiler aktörlerinden daha etkin ve
önemli olduğu anlamına gelmemektedir.
Uluslararası Örgütler:
Uluslararası örgütler genel
olarak, devletlerden sonra uluslararası ilişkilerin en önemli aktörleri olarak
kabul edilirler. Küreselleşmeyle birlikte artan entegrasyon ihtiyacı
uluslararası örgütleri giderek daha etkin hale getirmektedir.
Uluslararası örgütler, iki ya
da daha fazla devlet ya da başka uluslararası hukuk aktörünün bir araya gelerek
oluşturduğu, ulusal sınırları aşacak şekilde faaliyet gösteren ve bu
faaliyetini sürekli ve düzenli olarak icra eden uluslararası ilişkiler aktörleridir.
Uluslararası örgütlerin
varlığı, işbirliği kavramını dünya barışının sağlanması konusundaki tezlerinin
odak noktası kılan Liberal yaklaşım açısından kaçınılmazdır.
Buna karşılık Realist
yaklaşım, işbirliğini ve uluslararası örgütleri önemsemez. Dünya barışı için
gerekli olarak gördüğü güç dengesinin sağlanması için devletler zaman zaman
ittifaklara gidebilirler, ancak bunlar geçicidir (Örnek: İngiltere)
Bir uluslararası örgüt yeni
bir devletin kurulmasının ön aşamasını teşkil edebilir. Avrupa Birliği buna
örnek olarak gösterilebilir. AB içerisindeki entegrasyon düzeyi ve üye
ülkelerin kendi egemenlik alanındaki yetkilerini Birlik organlarına devretmesi
o kadar ileri boyutlara ulaşmıştır ki, artık bu AB’yi klasik bir uluslararası
örgütün üzerinde kısmen “ulusüstü” bir birliğe dönüştürmüştür.
Bu durumda hukuksal ve
fonksiyonel olarak AB, devlet ile uluslararası örgüt arasında bir statüye sahip
olmuştur. Bu yapının ileride bir devlete mi evrileceğini ya da klasik
uluslararası örgüte mi gerileyeceğini şimdiden söylemek çok güçtür.
Önemli Bazı Uluslararası Örgütler:
BM (Birleşmiş Milletler)
NATO (Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü)
IMF (Uluslararası Para Fonu)
G-8 (Sekizler Grubu)
G-20 (Yirmiler Grubu)
OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü)
AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı)
İKÖ (İslam Konferansı Örgütü)
Uluslararası Örgütlerin Sınıflandırılması:
Uluslararası örgütler farklı
açılardan sınıflandırılabilir. Aşağıda üç farklı sınıflandırma verilmiştir:
A-Temsilcilerine göre
sınıflandırma: Bu sınıflandırmada uluslararası örgütlerin karar organlarında
kimlerin bulunduğu esastır.
1- Hükümetlerarası uluslararası Örgütler: Karar
organlarında hükümet temsilcileri bulunur. (NATO, BM, G-8, AGİT)
2- Hükümetlerdışı uluslararası örgütler: Karar organlarında
hükümet temsilcileri değil sivil toplumun temsilcileri bulunur. (Uluslararası
Af Örgütü, FIFA, Greenpeace)
B- Coğrafi sınıflandırma:
Üyelerin coğrafi dağılımı bu sınıflandırmada esastır.
1- Bölgesel uluslararası örgütler (Avrupa Konseyi,
Afrika Birliği, ECO)
2- Evrensel uluslararası örgütler (BM, UNICEF,
Greenpeace)
3- Küresel uluslararası örgütler (İKÖ, Commonwealth,
OPEC)
C- Amaçlarına göre
sınıflandırma: Kuruluş ve faaliyetleri bu sınıflandırmada esastır.
1- Ekonomik amaçlı uluslararası örgütler (IMF, Dünya
Bankası, NAFTA, ECO, KEİT)
2- Sosyal-kültürel amaçlı uluslararası örgütler
(Greenpeace, UEFA, Ul. Olimpiyat Komitesi, Ul. Kızılay ve Kızılhaç
Teşkilatları)
3- Askeri-güvenlik amaçlı uluslararası örgütler (NATO,
SEATO, BAB, Warşova Paktı, Bağdad Paktı)
4- Çok amaçlı uluslararası örgütler (BM, Afrika
Birliği, Amerikan Devletleri Örgütü, ASEAN)[6]
[1] Dilimizde İngiltere diye
yerleşen ülke aslında Birleşik Krallık adını taşımaktadır. İngiltere ise
Birleşik Krallık’ın dört bölgesinden en büyüğünü oluşturmaktadır. Diğer üç
bölge İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’dır.
[2] Bu anlayış, devletlerin ve
onların yöneticilerinin mutlak egemenliğe sahip olmaları ve bu egemenliği başka
aktörlerle paylaşmamalarından kaynaklanıyordu.
[3] “Kara Çarşamba” olarak
adlandırılan 16 Eylül 1992 tarihinde, İngiliz Paund’unun aşırı değerli olduğu
gerekçesiyle 10 Milyar Doların üzerinde İngiliz Paundunu diğer Avrupa ülkeleri
para birimleri karşılığında satması sonucu İngiltere Merkez Bankası’nı
devalüasyon yapmaya zorlayan George Soros bu kriz sürecinde 1,1 Milyar Dolar
kazanırken, İngiltere hazinesinin kaybı yaklaşık 3,4 Milyar Paund oldu. 1997-98
Güneydoğu Asya Krizi sırasında ise bu bölge ülkeleri borsalarından yüksek
miktarlarda para çekmek suretiyle bu krizin oluşumunda önemli etkisi olduğu
düşünülen George Soros, Malezya’nın başarılı Başbakanı Mahatir Muhammed
tarafından, “kontrolü altındaki parayı, Myanmar’ı üye olarak kabul eden ASEAN’ı
cezalandırmak için kullanmakla” suçlamıştır.
[4] Münazara konusu: Türkiye
hukuk devleti mi?
[5] Münazara konusu: Türkiye
ulus devlet mi?
[6] Ödev: Bu
sınıflandırmalardaki kategorilerin her birine 3’er farklı örnek bulun.